Toprakların en bereketlisini sende sürdüm, kahverengi ateşe çalan gözlerinde aşkınla yandım. Uzun ayaz gecelerde ay gibi aydınlandım.

Toprakların en bereketlisini sende sürdüm, kahverengi ateşe çalan gözlerinde aşkınla yandım.
Uzun ayaz gecelerde ay gibi aydınlandım. Körsem, eksiksem senden gayrısına yoksam kime nedir ki?
Rüzgarında bilinmeze yelken açtım. Yeryüzünde esir kaldım, derbederim, deniz benim, gökyüzü senin. 

Canın isterse esersin, gürlersin. Yağarsın. Gül kokarsın bazen, huzur verirsin. Herkesi mutlu edersin.
Amansız, acımasızsın bazen. Kimi gün öylesine yalnızdım ki derdimi fotoğraflarına anlattım.
Ne zaman kavuşacağız? Ne zaman değecek ellerimiz? Ne zaman bana aşkının ilacını yutturcan?

Sırf rüzgarda dalgalansın diye o güzel kıvırcık saçların, yamaç paraşütüyle uçuyorsun değil mi?
Sana bir şey olursa diye korkuyorum. Her zaman yanında olmak istiyorum. Seni ne zaman düşünsem;
Uçup gidersin diye korkuyorum. Oturup karalar bağlıyorum, peşinden zorlu yollardan yürüyorum.

İçimde bir sıkıntı var senden uzakta. İçimde bir sığıntı gibi aşkın. Hazmedemiyorum bir türlü.
Ay ışığım, ben şimdi İstanbul’da seni düşünmekteyim. Sense gezmelere doyamadın. Geri gel artık.
Biliyorum, hiperaktifsin. Kavuşsak bile yerinde durmayacaksın, yine oradan oraya koşturcan.

Sana desem ki, rüzgarların en ferahlatıcısı senden eser, yağmurun en bereketlisi senden yağar.
Seni seyrederim, denizlerin dibinde yüzerim, Ormanların en uçsuzunu Çelebi gibi gezerim,
Sende koparırım çiçeklerin en canlısını, senden koklarım lavanta ve manolyanın en güzelini.

Senden tadarım yemişlerin cümlesini. Vahada suyumsun, kana kana içerim zemzem misali seni.
Sevdiğim, bak ay ışığı mum dikiyor manzaramıza. Elimden tut düşeceğim, yoksa yıldızlar düşecek….
Sen ol beni sarmalayan, yoksa üşüyeceğim. Sen olmazsan elimden tutan insanı günaha sokturcan.

Biliyorsun ben sana kürkler mücevherler alamam doğrusu. Yatlar katlar çok lüks eşyalar bekleme benden.
Güzel bileklerine bilezik alamam belki. Altın yüzükler takamam güzelim narin parmaklarına.
Öyle bir his var ki fakirliğimde başka hiçbir şeyde yok. Bundan iyisi de olabilirdi belki, kısmet…

Sadece kadın olarak değil, insan gibi.. Ne kibarlık budalasısın, ne malda ne de mülkte gözün var.
Eşit olsak, hür olsak yeter der, insanları, hayvanları, doğayı seversin yaşamayı sevdiğin kadar.
Ama yine de korkuyorum. Günün birinde, Belki bir gün, bir kap yemek, bir elbise yetmez diye tutturcan.

Gitmek isteyeceksin ve ben sana gitme diyemeyeceğim. Hava soğuk üşüyeceksin, ceketimi al.
Günün en soğuk saatleridir bunlar. Yanımda kalmanı istiyorum ama sana gitme demeyeceğim.
Sen bilirsin, kalmayı seçebilirsin. Yalanlar istiyorsan sana yalanlar söylerim, umutlar veririm.

Sonunda sen incinirsin. Sana gitme demeyeceğim, kal. Adını yüreğime gizleyeceğim. Lütfen kal.
Elimde bana gönderdiğin fotoğraf ve aklımda seni ilk gördüğüm yerle ilk buluştuğumuz restoran.
Kalırsan; güler yüzün, parıldayan gözlerin, yumuşacık ellerinle bil ki bana dünyayı unutturcan.

Gamzenden, küçük bir kıvrımından, bir heceden, gülüşünden, saçlarından aşkımıza bir otağ yaratırsın.
Zihnimin derinliklerinde yankılanan, aşkımızı anlatan o şarkıların tamamını sen seslendir.
En nihayetinde kadife sesinle, okuduğun şiirlerle en son sözü söyleyip herkesi susturcan.