Bir varmış bir yokmuş. İki çift ayak beraber hareket etmeye karar vermişler. Düşünmekten uzak, sadece ilerlemeye, yol katetmeye meyillilermiş. Yürümüşler gitmişler, gittikleri yoldan geri gelmişler. Az gitmişler, uz gitmişler. Dere tepe düz gitmişler. Hep beraberlermiş. Beraber hep mutlularmış. Sanki bir bedenin ayakları gibi hareket ediyorlarmış, yorulunca dinlenmek için durup birbirlerini bekliyorlarmış, kimi zaman da hızlı giden ayaklar yavaş gidenlere destek olup onu da hızlandırıyormuş. Bu böyle uzun uzun zamanlar devam etmiş. Ta ki hep aynı şeyleri yapmaktan bıkan bir ayak artık yürümekten hatta koşmaktan sıkılana kadar. Bu ayak sanki başka şeyler yapmak istiyormuş. Ne yapacağını bilemediği için, içi içini yiyip duruyormuş. Bir gün yalnız yürümeyi denemek istemiş. Biraz yalnız yürümüş, hiç bilmediği yerlere gitmiş. Ardına hiç bakmamış. Hep ileriye doğru gitmiş ama bir bakmış ki başladığı yere geri gelmiş. ayakO zaman tekrar beraber yürüyelim diye düşünmüş, yine koyulmuşlar yola. Hep beraber hareket edip durmuşlar. Sonra gel zaman git zaman derken huysuz ayak yine sendelemeye farklı şekillerde adımlar atmaya başlamış. Bu durum diğer ayakları rahatsız etmiş. Onun gitmesini istemişler ama tek başına gidemeyeceğini bildikleri için ses edememişler. Huzursuz ayak kendi mutlu olmadığı gibi diğerlerini de mutsuz etmeye başlamış. Tek başına gidemeyeceğini bildiği için en yakınındaki ayağı da alıp uzak diyarlara doğru gitmeye karar vermiş. Ufak adımlarla başlamış yürümeye. Biraz üzgün, biraz buruk pervasızca, umarsızca vurmuş kendini yollara. Dağlardan, derelerden geçmiş, sıcak iklimlerden karlı yollardan gitmiş. Durmamak için çok çaba sarfetmiş. Geride bıraktıkları ne yapar ne eder diye düşünmeden, uzak diyarlara göç etmiş…